23 Eylül tarihli yazımda “Kamuya olan borçların faiz oranı düşürülmeli ve yapılandırma kanunu çıkartılmalıdır” diye yazmıştım.

Nitekim, Resmi Gazete’de yayımlanan 1592 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile kamu alacakları için uygulanan gecikme zammı oranı aylık %2,5’ten %2’ye, yıllık %30’dan %24’e düşürülmüştür. Bu olumlu bir adım olmuştur ancak kanaatimce bu oran hala yüksektir. Nitekim, Hazine ve Maliye Bakanı tarafından yeni açıklanan YEP uyarınca 2019 yılı enflasyon hedefi %12, 2020 enflasyon hedefi %9,8, 2021 enflasyon hedefi %8,5 ve 2022 enflasyon hedefi 4,9 olarak öngörülmüştür.

Diğer yandan Hazinenin ihtiyacına binaen Gelir İdaresi Başkanlığı devletin alacaklarını tahsil edebilmek için menkul ve gayrimenkul mallara, banka hesaplarına haciz koyma, haciz koyduğu malları satarak paraya çevirme gibi yöntemlere başvurmuş ve başvurmaya devam etmektedir. Banka hesaplarına haciz uygulananların sayısının 4 milyon civarında olduğu ifade edilmektedir.

Önceki yazılarımda ifade ettiğim üzere insanlar borçlarını ödemek istemekte ama devlete olan borçlardan daha ivedi olan maaş, kira, elektrik, su ve benzeri ödemelere öncelik vermektedir. İvediliği olan ödemeler yapılmadan vergi ödemesi yapılması gündeme gelmemektedir. Seçimlerden hemen sonra bir yapılandırma kanunu çıkartılmış olsa idi Gelir İdaresi Başkanlığı da tahsilat yapabilmek için haciz yoluna başvurmamış olacaktı.

Diğer yandan imkanı olduğu halde kamuya borçlarını ödemeyenler de mutlaka vardır. Kamuya olan borçlar için hali hazırda aylık %2 yıllık %24 faiz uygulanmaktadır. Kanaatimce bu oran oldukça yüksektir ve kamuoyunun çoğunluğu düşürülmesini beklemektedir.

1 Ocak 2020 tarihinde yürürlüğe girecek Ahilik Fonu’nun ertelenmesi ile öğrencilerin Kredi Yurtlar Kurumu borçlarına yönelik düzenlemelerin yer alacağı yeni bir ekonomi paketi üzerinde çalışıldığı ve Vergi ve SGK prim borçlarını yapılandıran ancak haklarını kaybedenlere de yeni bir şans daha verileceği yönünde çalışma olduğu ifade edilmektedir.

Böyle bir düzenleme yapılacak ise, sadece Vergi ve SGK prim borçlarını yapılandıran ancak haklarını kaybedenlere yeni bir şans daha verilmesi değil, ayrıca mevcut borçlar için de yeni bir yapılandırma düzenlemelerine yer verilmelidir. Çıkarılacak olan yapılandırma kanunu hem Gelir İdaresinin yükünü azaltacak, hem kamuya borcu olanları rahatlatacak, hem de Hazinenin daha fazla tahsilat yapmasını sağlayacaktır. Yeni bir yapılandırma kanunu çıkartıldıktan sonraki süreçte Gelir İdaresi sıkı bir takibata devam ederek yapılandırılan borçların ödenmesi yönünde önlemler almalıdır.

Bilindiği gibi, son çıkan 7143 sayılı yapılandırma kanunu ile matrah artırımı düzenlemesi de yapılmış ve matrah artırımı ödemeleri altı taksitte yapılmıştı. Matrah artırımından yararlanabilmek için bu altı taksitin tamamının süresinde ödenmesi, ödenmemesi halinde hem matrah artırımı nedeniyle kazanılan hak olan “vergi incelemesi yapılamaması” hakkından faydalanılamayacağı, hem de matrah artırımından kaynaklı ödemenin gerekirse 6183 sayılı kanuna göre zorla tahsil edileceği düzenlemesi yapılmıştı. Bu düzenleme daha önceki düzenlemelerden farklı olarak matrah artırımından faydalanabilmek için ödeme şartını getirmişti. Ödeme şartı yerinde bir şart olmuştu.

Nitekim, özellikle sahte fatura düzenleyenler matrah artırımı yapıyor ve ödemelerini yapmıyorlardı. Buna rağmen incelenmeme hakkını da kazanmış oluyorlardı.  Mükelleflerin bir çoğu bu düzenlemeyi yapılandırılmış borçların bir yıl içerisinde iki defa ödenmemesi halinde şartların ihlal edilmeyeceği yönündeki düzenleme ile karıştırdı. Dolayısı ile matrah artırımının şartlarını yerine getirememiş oldular. Bu mükelleflere de ödemelerini yaparak haklarının devam edeceği yönünde bir hak daha verilmesi yerinde olacaktır.

Şüphesiz ki, her yapılandırma kanununun vergi adaletini zedeleyecek bir yanı bulunmaktadır. Ancak, bunu bir ölçüde de olsa hafifletmek isteyen devlet vergisini düzenli ödeyenler için vergi indirimi mekanizması getirmiştir. Vergi borcu olmayan mükellefler vergi indiriminden yararlanabilmektedir. Vergi indirim mekanizmasının daha iyi işleyebilmesi için şartlarının biraz daha sadeleştirilmesi ve SGK uygulamasında olduğu gibi bir uygulama ile mükelleflerin bu indirimi doğrudan hissetmeleri sağlanabilir. Vergi indirim mekanizması bu haliyle mükelleflerce çok karmaşık olarak algılanmakta ve etkileri doğrudan hissedilmemektedir.

Ekrem Öncü, Finans Gündem

Source: Muhasebe Haberleri