Bilindiği gibi, Anayasa Mahkemesi, vergi uyuşmazlıkları hakkında vermiş olduğu bir kararda vergi mükellefleri için Anayasa Mahkemesi’ne bireysel müracaat olanağını getirmiştir.[1]

Bilindiği gibi bireysel başvuru hakkı, bireylerin temel haklarının, kamu gücünün işlem, fiil ya da ihmali neticesinde ihlal edildiğine inandığı ve diğer bütün başvuru yolları tüketildikten sonra, istisnai ve ikincil nitelikte sağlanan bir hak arama yoludur.[2] Bu yolla Türkiye aleyhine AİHM ‘ne yapılan müracaatların sayısının azaltılması amaçlanmıştır.

Bireysel müracaat müessesi birçok Avrupa ülkelerinde mevcuttur. Bilebildiğimiz kadarıyla kırkı aşkın Avrupa ülkesinde Anayasa Mahkemesi bireysel müracaat hakkı mevcuttur.

Anayasa Mahkemesi’ne bireysel olarak müracaat eden bir vergi mükellefi tarafından açılan dava kabul edilmiştir. Davanın konusu KDV ile ilgili olup, 2 no’lu beyanname ile ilgilidir. Bilindiği gibi 2 no’lu KDV beyannamesi sorumlu sıfatıyla verilmesi lazım gelen bir beyannamedir. Somut olayda, defter ve belgeleri müfettişler tarafından incelenen bir mükellefin sorumlu sıfatıyla vermesi lazım gelen 2 no’lu beyannamesi hakkında tarhiyat önerilmiştir.

Mükellef 2 no’lu KDV’de beyan ettiği ve ödediği KDV’yi indirim konusu yapması gerekmektedir. Bu nedenle kendisi hakkında 2 no’lu KDV beyannamesini vermediği bahisle şirketi hakkında düzenlenen rapor sonucu cezalı tarhiyat önerilmiştir. Dolayısıyla 2 no’lu beyannamenin verilmemesi neticesinde herhangi bir vergi ziyaının ortaya çıkmayacağı gerekçesiyle vergi mahkemesine müracaat edilmiştir. Neticede, dava vergi mahkemesinde mükellef aleyhine neticelenmiş olup, bunun sonucunda mükellef devam eden yargılamanın “makul süreyi aştığı” ‘nı belirterek Anayasa Mahkemesi’ne gitmiştir.

Anayasa Mahkemesi ise konuyu;

1) Yargılamanın adil olmadığı iddiasıyla,

2) Yargılamanın ve bunun sonucunda verilen kararların derece mahkemelerinde açık bir şekilde takdir hatası veya açık bir keyfilik içermesi,

3) Başvurunun açıkça bu kapsamda dayanaktan mahrum olması,

nedenleriyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

Öte yandan, somut olayda vergi mahkemesi aşamasında, incelemelerin uzunca bir süre, yani toplam 5 yıl + 17 gün sürmesi ve bu süreninde 4 yıl 1 ay 4 gününün kanun yolunda geçmiş olması sebepleriyle şikayete konu yargılamada makul olmayan bir gecikmenin olduğunu, bu çerçevede de müracaatçının Anayasa’nın 36. Md. ‘de teminat altına alınan “ makul sürede yargılanma hakkı” nın ihlal edildiğine karar vermiştir.

SONUÇ:

Anayasa Mahkemesi, vergi ihtilaflarında gözlemlenen son derece uzun yargılama süreçlerinin bireyler açısından hak ihlali olduğuna karar vermesi bu alanda bir ilk karar olup, bundan sonraki vergi ihtilaflarında sürecin makul süreyi geçmesi halinde gelir idaresinden maddi ve manevi tazminat istenmesi sonucuna varacaktır.[3] Anayasa Mahkemesi’nin bu kararıyla makul sürenin hak ihlali olduğu yargı kararıyla tescil edilmiştir.

[1] Bkz. Anayasa Mahkemesi kararı: 08.05.2014 gün ve Başvuru no: 2013/596 Erişim: www.kararlaryeni.anayasa.gov.tr/ bireysel karar

[2] Anayasa md. 10, 36, 73 , Bkz. AİHS : B. No: 2012/1049, 26.03.2013, 18

[3] ALPASLAN, Mustafa, “Uygulamada Vergi Davaları ve AİHM’me Müracaat” , 2.Baskı , İzmir, 2012, Kanyılmaz Matbaası, s. 27-35

Av. Nazlı Gaye Alpaslan, Hürses Gazetesi

Source: Muhasebe Haberleri