Bugüne kadar yazdığımız muhasebe ve işletme hileleri anılarına bakarsanız, ben tam manasıyla sudan çıkmış bir akkaşıkım.
Acaba öyle mi?

Ben, bana göre, işletmelerin tamamen kayıt içinde çalışmaları gerektiğini savunurum.

Kayıt içi çalışanların işletmenin bütününü tam olarak görebileceğini ve bu sebeple daha sağlıklı kararlar alabileceği için rakiplerine göre daha fazla büyüyebileceğini savunuyorum.

Peki acaba benim yaptığım hileler yok mu?
Tabi ki var.

Çalıştığım firma, Türkiye’nin en eski firmalarından biri.1980 yılı meşhur 5 Ocak kararları zamanı.
Her kriz veya darbede olduğu gibi ülkede döviz yok. İthalat sıkıntıya girmiş.
Firmamızın hammaddesinin % 80’e yakın kısmı yurt dışından Avustralya’dan gelen yün.
Senede bin ton yün kullanılıyor.
Öyle bir döneme girdik ki, devletten tahsis alamıyoruz.
Yün ithal edemiyoruz.
Üretim ve satışlar duracak.
Ne yapalım diye kara kara düşünüyoruz.

Piyasada kayıt dışı Avustralya yünü satıldığını biliyoruz, duyuyoruz. Bunlar maalesef kravatsız, yani faturasız satılıyor. Bizim firmamızın faturasız iş yapmasına imkan yok. Ne yapalım ne yapalım derken aklımıza bir çare geldi.
Firmamızın Gemlik Sun’i ipek fabrikasından istediğimiz kadar viskon alabilme hakkımız vardı. Neticede, konu fabrikanın durmaması, üretimin devam etmesi ve işçinin maaşının da verilmesi idi. Gemlik Sun’i ipek fabrikası ile yaptığımız görüşmeler sonucunda, viskon elyaf tahsisi aldık. Bu arada da elinde kayıtdışı yün bulunanlarla da temasa geçtik veya onlar zaten bu fikri bize vermişti. Bunlarla pazarlığa başladık. 4 ton viskona karşılık 1 (bir) ton yün alma konusunda anlaştık. Biz elimizdeki viskonları vererek yünleri aldık.

O günkü genel müdürümüz hadi bakalım dedi şimdi marifetini göstereceksin.
Yaptığımız işte, bizim cebimize giren bizim kendimizi namussuz hissettirecek bir şey var mı?
Yok. Ama yaptığımız yanlış fakat fabrikayı durdurmuyoruz, işçilerin maaşını da ödeyeceğiz. Bu arada kayıtdışı yün satan adam kazandı.

O da şu anda bizi ilgilendirmiyor.

Bu viskonları kumaş ve battaniye yapacağız, nasıl yapacaksan yapacaksın ve de biz ceza yemeden, herhangi bir dırıltı sızıntıya meydan vermeden çalışmamızı devam ettireceğiz.
Tabii konu dönüp dolaşıp kapasite raporuna ve üretim kapasitesi ile firelere dayanıyor.
İleride kapasite raporu konusunda da çok detaylı bir yazı ve bilgilendirme yapmak da şart oldu.
O ay bizim yünlü kumaşlar 500 gram yerine çok özel üretim yapılarak metresi 2.000 gram veya 2 kilo olarak üretimden çıktı. Battaniyelerimiz ise 2,5 kg. yerine 10 kg. olarak üretimden çıktı ve neyse ki sipariş esasına göre çalışıyorduk. Hemen satıldılar da ambarımızda herhangi bir örneği kalmadı. Ama çok soğuk terler döktük.

Ertesi ay yün tahsisi alma imkanı oldu.

Daha sonra da normal çalışmaya devam ettik.

Sadece bir ay böyle yapmış olduğumuz için, yıl sonunda genel üretime baktığımızda 1000 ton hammadde yerine 1150 ton hammadde sarfetmiş olduk ve fire oranımız genel çerçevede göze çarpmayacak bir oranda artmış oldu.

Çünkü kumaşları ve battaniyeleri özel seri olarak metresi 500 gram yerine 2 kg /metre ve battaniyeleri de 2,5 kg /adet yerine 10 kg /adet olarak imal ettik ve yukarıda da söylediğimiz gibi sipariş üzerine hemen sattık.
Firelerin büyük bir kısmı toz olarak havaya gitti, geri kalanları da piyasaya artık, deşe olarak fatura ettik ve o lanetli yılı atlatmış olduk.

Bakın burada ne gördünüz, bir hileyi anlattım ama her türlü tedbiri de almış olduğumu belirttim.

Yani kılıfını da tam olarak hazırlamıştım.

a. Bu iş için yani yapacağımız kumaşlar ve battaniyeler için özel bir seri hazırladık.
b. Toptan müşterilerimizle de işbirliği yaparak onları hemen o ay kendilerine fatura ettik.
c. Sevk irsaliyeleri 4 misli fazla kilo ile gitti veya alıcılar ya kendi arabaları ile aldılar veya biz kendi arabamız ile sevk ettik.
Neden?
Çok önemli ve hemen yetiştirilmesi gereken özel bir sipariş olduğu için.
d. Yani minareyi çalarken kılıfını da hazırlamış olduk ve suç unsurlarından hiç biri kalmamış oldu.

Ülkenin şartlarından dolayı her muhasebecinin yapmak zorunda kaldığı böyle hileler de olabiliyor, ben bile bunu yaptığımı itiraf ediyorum.

Ne yazık ki!

Allah ülkeyi tekrar böyle durumlara düşürmesin ve hiçbir muhasebeci de böyle hilelere başvurmak zorunda kalmasın inşallah.

Cevdet Akçakoca, Eko Haber Gazetesi

Source: Muhasebe Haberleri